Basit öğe kaydını göster

Yılmaz, Celal
Adlı, Ayşe
2016-09-07T15:09:24Z
2016-09-07T15:09:24Z
2016-04-21
http://hdl.handle.net/20.500.11834/3407
Bu görüşme, İstanbul Kalkınma Ajansı'nın desteğiyle, Bilim ve Sanat Vakfı tarafından, "Sözlü Tarih Araştırmaları Veritabanı ve İstanbul'un Mekansal ve Kültürel Çeşitliliğine Yönelik Uygulama Örnekleri Projesi" başlığı altında gerçekleştirilmiştir. Bu proje kapsamında yapılan görüşmelerin sayısı 33'tür.tr_TR
Diyanet’te görev yapabilmek için diploma şartı aranmaktadır. İlkokulu dışardan verir. İmam Hatip Lisesi imtihanları ailevi sorunlar sebebiyle yarım kalır (01:20). Üsküdar’da yapılan imtihana 700 kişi katılır. Herkese ezandan kısa bir bölüm okutulurken heyet Yılmaz’ın baştan sonar okumasını ister. Üç kişilik kadro vardır. Yılmaz başarılı olarak 1965 yılı Mart ayında Beylerbeyi Hamid-i Evvel Cami’ne tayin edilir. Aynı senenin Nisan ayında da evlenir (03:46). Maaşı 240, oturduğu evin kirası ise 250 liradır (04:30). Araya zaman girer ve yaşadığı olayların etkisiyle yarım kalan sınavları tamamlayamaz (05:05). Gönenli Mehmet Efendi’nin 50 yıl kadar önce kendine ettiği bir duayı ve bir anısını anlatır (06:05). Eşinin ailesi Kasımpaşa’da yaşamaktadır. Yılmaz, onlara yakın olmak için Cami-i Kebir’e geçer. 1966’dan beri Kasımpaşa’da ikamet etmektedir (07.00). Yılmaz, hayatındaki zorlukları tevekkül ve sabırla aştığını belirtir (08:06). Bolu’nun bir köyünden Kültür Bakanlığı Ödülü almaya uzanan hikayesini Allah’ın lütfu olarak değerlendirir. Kur’an-ı Kerim’de kendisini çok etkileyen ifadeleri dile getirir. Hayatını o ifadelere uygun yaşamaya çalışmaktadır (10:45). Yılmaz’ın aklında yer eden Beylerbeyi, İstanbul kültürünün ve terbiyesinin devam ettiği bir semttir. Cami cemaatinin öne çıkan isimlerini sıralayarak insanların nezaket sahibi, denizin temiz, balığın bol olduğu günleri anlatır. Muhit 1960’larda henüz kalabalık olmayıp dışarıdan gelen insanlar da mevcut kültürü benimsemektedir (17:40). Yılmaz o yıllarda Beyoğlu Ağa Cami imamı Rahmi Efendi’den kıraat dersi almaktadır. Ağa Cami’nin de seçkin bir cemaati vardır. Beyoğlu’nda hizmet veren esnafla o günlerde tanışır. Yılmaz’ı dinlemek için diğer semtlerden de gelenler olmaktadır. Günümüzde insanların camiyle bağının zayıf olduğunu düşünmektedir. Konuyla ilgili olarak Şeyh Nazım’la bir anısını anlatır (22:00). Kur’an ve diğer dini eser icrasının ve dinlemenin adabına işaret eder. Mevlit-i şerife geçmişe kıyasla daha az teveccüh gösterildiğini belirten Yılmaz, Hüseyin Sebilci’nin vefatından beri her sene kandil günlerinde Seyyid Nizam’da mevlit okuduğunu söylemekte ve bir anısını aktarmaktadır (25:35). Yılmaz, Kur’an dinleme adabının unutulduğu kanaatindedir (26:50). 1960’ların Beylerbeyi’ni tasvir etmeye devam eden Yılmaz, tepelerde az sayıda ev olduğunu kaydetmektedir. Yerleşimin çoğu sahildedir ve yalı sayısı fazladır. Denizle arasında mesafe olan evlerse bahçeli, cumbalı köşklerdir. Yılmaz, 3 kattan daha yüksek bina hatırlamamaktadır. Boğaziçi köprüsü sebebiyle kaldırılan Abdullah Ağa Mahallesi de Beylerbeyi bölgesine dahildir. Hüseyin Sebilci de o mahallede ikamet etmektedir. Daha eski yıllarda yalı bahçeleri tatil günlerinde civarda yaşayanlara açılmakta, halk oralardan denize girmektedir. Yılmaz, Suna Kıraç’ın kadir gecelerinde Vaniköy’deki yalısında verdiği iftar davetlerine de iştirak etmiştir (30:30). Katıldığı bu toplantılarda Müzeyyen Senar’la tanışır (31.45) Safiye Ayla’yı da evinde düzenlenen bir programda tanır (32:13). Mevlitler münasebetiyle kamuoyunda tanınan pek çok insanla bir araya gelir (34:05). Geçmişi hatırlamanın insana zevk verdiğini söyleyerek çocukluğunda verilen adab-ı muaşeret kaidelerini tekrarlar (34:02). Anadolu’dan mal getiren kamyonlar yüklerini Sirkeci’de boşaltmaktadır. İstanbul’da öğrenci olduğu yıllarda ailesinden haber almak için her hafta kamyon şoförlerinin kaldığı otele gider. Yılmaz, o yıllarda Sirkeci’deki küçük bir kahvede program yapan İsmail Dümbüllü ve Hakkı Baba’yı izler. Yıllar sonra aynı yerde mersiye okumuş olmayı şaşkınlıkla hatırlamaktadır. Dümbüllü’dan hatırladığı bir espriyi de nakleder (38:55). İsmail Dümbüllü Gülhane Parkı’nda da program yapmaktadır. Yılmaz 1950’li yıllarda İstanbul’un en eğlenceli yerinin Gülhane Parkı olduğunu söyler. Giriş 25 kuruştur. Şimdilerde gençlerin buluşma mekanı olan parkın son halinden hüzün duymaktadır (41:10). Arkadaş seçiminin önemine vurgu yapan Yılmaz, kötü alışkanlıkların arkadaş çevresi içinde yaygınlaştığını dile getirir. 5-6 yaşlarında öyle bir çevrenin içinde sigaraya başlar. Bir ayet-i kerime’den hareketle insanların kaderinin tercihlerine göre şekillendiğini belirtir. Yılmaz, iyi bir çevre içinde bulunmayı nimet kabul eder (45:25). Çocukluğunda yaşlı nineler tarafından arkadaş seçiminin ve iyilik yapmanın önemine binaen anlatılan bir hikayeyi paylaşır (51:50). Hayatı boyunca iyi insanlarla karşılaşır. Yaşadığı olaylardan bir örnek verir (53:25). Yaşadığı örneklerle arasında paralellik kurarak Çanakkale Kahramanı Seyit Onbaşı’nın torunundan dinlediği bir anıyı dile getirir (55:00). Yılmaz, erkeklerin davranışlarını kadınların belirlediği fikrindedir. Edremitli Halil Efendi isimli bir zatın hikayesinden hareketle kadınların gücünün ve sabrının önemini vurgular (57:20). Kadınların önündeki en güzel örneğin Hazreti Hatice olduğunu kaydeder. Peygamber Efendimiz Hıra mağarasında kalırken her gün yemek taşıyan Hazreti Hatice’nin bağlılığının ölçü olması gerektiğini savunur (58:07). Sahabe hayatından çeşitli örneklerle kadın erkek ilişkisinde ve rızık kaygısı konusunda ölçünün ne olması gerektiği hakkında fikirlerini dile getirir (01:03:00). Yılmaz, Beylerbeyi Cami’nden Kasımpaşa’ya geçişine geri dönerek meslek hayatını anlatır. Kasımpaşa Cami Kebir’inde 27 sene müezzin olarak görev yapar. Caminin 2 imam, 4 müezzin kadrosu vardır o yıllarda (01:03:35). Kasımpaşa Fetih öncesinden beri yerleşim yeri olmakla birlikte 1950’li yıllardan sonra çok göç alır. Yılmaz, semtin bugünkü halkının daha çok Karadeniz bölgesinden geldiğine dikkat çekmektedir (01:04:28). Beylerbeyi Kasımpaşa mukayesesi yaparak Beylerbeyi’nin sosyokültürel açıdan daha nitelikli bir muhit olduğunun altını çizer (01:05:05). 1966 yılında Kasımpaşa’da kayınpederine ait apartmanın bir dairesine taşınır. Aylık kirası 200 liradır. Kayınpederinin vefatından sonra kira ödemeyi bırakır. 45 senedir aynı yerde ikamet etmektedir (01:05:50). 1960’larda Kasımpaşa denizle iç içe, ahşap evlerin hakimiyetinde bir yerdir. Yılmaz, apartmanlaşmanın Karadenizlilerin göç etmeye başlamasıyla yaşıt olduğunu kaydeder (01:06:17). Yaşadığı muhit askeri tesislere yakın olduğu için civarda ordu mensuplarının ikamet ettiklerini söyler. Bölgenin yaşlılarından eski yıllarda cami cemaati arasında çok sayıda askerin bulunduğunu dinler. Kendisi meslek yıllarının başlarında buna şahit olmaz. Bilakis o senelerde askerle muhatap olmaktan çekindiklerini itiraf eder (01:07:37). Göçlerden önce Baruthane civarı bölge insanları için buluşma mekanıdır (01:08:15). Kasımpaşa’nın çehresi 1980’lerden sonra tamamen değişir. Mimariyle birlikte komşuluk ilişkilerinin değiştiğini ifade eden Yılmaz, artık komşular arasında güven kalmadığını söylemektedir (01:09:21). Kasımpaşa kabadayılarıyla meşhur bir muhittir. Yılmaz, hemen her kahvenin bir kabadayısı olduğunu dile getirerek anılarını aktarır (01:13:35). Göç öncesinde İstanbul toplumu bugüne kıyasla daha samimi ve birbirine karşı saygılıdır. Maddi refah bugünkü seviyede değildir ancak halk daha mütevekkildir. Maaşlar düşüktür (01:14:50). Pendik Kadıköy arasında yerleşim yoktur. Erenköy, 1970’li yıllara kadar büyük ve bakımlı bahçeleri olan köşklerle doludur. Yılmaz, Yeraltı Cami İmamı Ali Efendi’ye Mısır asilzadelerinden birinin Erenköy’de bir köşk hediye ettiği bilgisini verir (01:16:58). Çok katlı binalara duyduğu tepkiyi ifade etmektedir. Yılmaz, iki devrin insanı arasındaki en temel farkın kanaatsizlik olduğunu düşünmektedir (01:17:55). Kıyafetlerde çeşitlilik yoktur. Erkekler ve kadınlar aynı tarz kıyafetler giymektedir. Ayakkabılara pençe vurulur, ceketin bir yönü eskiyince ters yüz edilir. Tüketimin hızla artması karşısında şaşkınlığını dile getirmektedir (01:18:58). Öğrencilik yıllarında tramvay ücreti 100 paradır. Tramvaydan sonra toplu taşıma maksadıyla troleybüs kullanılmaya başlar (01:19:15). 7,5 kuruşa karın doyurmak mümkündür. Geçmişle bugünü enflasyon ve refah seviyeleri açısından mukayese eder (01:20:10). Yeme içme kültürünün de değiştiğini vurgulayan Yılmaz, yemeğin evde yapıldığını, dışarda yeme alışkanlığı olmadığını belirtir. Ev hayatını kadınlar organize etmektedir. Sirkeci’deki esnaf lokantalarına şehir dışından gelen yolcular gitmektedir. Önemli toplantılara ise Konyalı ev sahipliği yapmaktadır. Cömertliğine vurgu yaptığı Cerrahi Şeyhi Muzaffer Ozak’ın Konyalı lokantasına sık sık gittiğine şahit olmuştur (01:21:31). Şimdilerde kıyafet mağazalarının ve restoranlarının fazlalığı dikkatini çekmektedir (01:22:00). Tüketimi kadınların arttırdığı fikrini dile getirir. İki devir insanı arasındaki temel farkın kanaatkarlık olduğu tespitini tekrarlar. Zaman içinde paylaşma bilinci de zarar görmüştür (01:24:10). Mesire yerleri arasında ilk sırada Sarıyer Terkos bölgesini saymaktadır. Mevlithanlar Cemiyeti her sene Ağustos ayında Sarıyer Hünkar Kasrı’nda program düzenlemektedir. Hafızları dinlemek isteyen halk, programa büyük ilgi göstermektedir (01:25:00). Televizyonun insanlar arasında mesafe ve ayrılık koyduğunu dile getirir (01:25:30). İlgi azalınca Hafızlar Cemiyeti’nin programı sona erer (01:26:20.) Burada Cumhur müezzinliği uygulamasını anlatmaktadır (01:27:06). Yılmaz; azınlıkların Beyoğlu Kuledibi, Balat, Hasköy, Kurtuluş bölgelerinde yaşadıklarını söyler. Ermenilerin İstanbul’un yerlileri olduğunu vurgulayarak İstanbul Türkçesinin Ermeni telaffuzunun etkisi altında olduğunu kaydeder (01:28:38). İstanbul Sergi Sarayı’nda Necip Fazıl’ın da katıldığı bir programa dair anılarını anlatır (01:30:05). Din adamlarını kötü gösteren filmleri görev yaptıkları semtlerde izletmezler. Halide Edip Adıvar’ın eserlerinde din görevlilerini Yunan yanlısı gösterdiğini söyler. O kitaplardan uyarlanan filmler toplumda olumsuz bir imajın yerleşmesine sebep olmuştur. Kasımpaşa’da kurdukları Ahlak ve Kültür Derneği aracılığıyla bu imajı değiştirmek için mücadele yürütürler (01:31:45). Yılmaz’a göre şehrin kültürel dokusu 1980’den sonra göçler sebebiyle değişmiştir. 1970’lerde Bülent Ecevit döneminde ve sonrasında Turgut Özal’ın iktidarı döneminde yoğun göç yaşanır. Taşradan gelenler şehir hayatına uyum sağlayamaz. Terör eylemleri de aynı yıllarda başlar. Göç öncesi İstanbul daha güvenli bir yerdir. Herkesin birbirini tanıdığı bir toplumda güven içinde yaşanmaktadır (01:34:05). Evlilikte güvene ve denkliğe önem vermektedir. Geçmişte aile hayatının bugünden daha önemli kabul edildiğini kaydeden Yılmaz, 51 yıllık eşi Rizeli Hatice Hanım’la tanışmasını ve evlilik hikayesini anlatır (01:38:01). Kızlarının evliliği gündeme geldiğinde eş adaylarında öncelikle dini hassasiyet sahibi olmaları şartını arar. İlişkilerde saygının vazgeçilmez olduğunu belirtir (01:39:25). İstanbul’da büyüyen kızlarını okula gönderir. Ancak iki büyük kızının ilkokuldan sonra başörtüsü yasağı sebebiyle eğitime kendi istekleriyle devam etmediklerini söyler. Küçük kızı imam hatip lisesinin ardından Açık Öğretim Fakültesi’ne devam etmektedir. Başörtüsü yasakları kalktıktan sonra torunları da eğitimlerini sürdürür (01:41:33). Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nin açılışında Celal Bayar ve Adnan Menderes’i görür ve ellerini öper. Sonraki yıllarda Adnan Menderes’i mitinglerde defalarca dinler. Radyoda yayımlanan Parlamento Saati programında Adnan Menderes ile Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Faik Ahmet Barutçu arasında geçen bir tartışmayı nakleder (01:43.31). Adnan Menderes dönemi imar faaliyetlerini anlatmaya geri döner. Yeni yollar açılır, deniz doldurulur, Eminönü’ndeki hal kalkar. İstanbul’un sebze ihtiyacının karşılandığı Yemiş İskelesi bugün Ahi Çelebi Cami’nin bulunduğu yerdedir. Anadolu’dan gelen kamyonlar, taşıdıkları sebze ve meyveyi oraya boşaltmaktadır. Hal oradan taşındıktan sonra Eminönü bölgesinde ciddi bir rahatlama olmuştur (01:44:43). Aksaray, sosyokültürel açıdan üst seviyede insanların yaşadığı nezih bir semttir. Murat Paşa Cami civarında cumbalı ahşap evler ve konaklar vardır. Tramvay dar sokaklar arasından evlerin cumbalarını teğet geçerek ilerlemektedir. Vatan caddesi o evler yıkılarak açılır. Muhalefetin Vatan Caddesi’nin açılmasını eleştirdiğini kaydederek, bu itiraz kültürünün devam ettiğini dile getirir. Boğaziçi Köprüsü yapılırken de benzer tartışmalar yaşandığını kaydeden Yılmaz, köprü yapılmadan önce ulaşımda büyük zorluklar olduğunu söyler. Bir kez Üsküdar’da 6 saat arabalı vapur beklemiştir (01:46:40). Yeni yeni göç almaya başlayan şehirde sorunlar bugünkü kadar ciddiyet arz etmemektedir. Yılmaz ayrıca hayat pahalılığının bugünkü boyutlarda olmadığına da dikkat çeker (01:48:08). Hüseyin Sebilci’den mevlithanlıkla birlikte musiki nazariyatı da öğrenir. Nota bilmeyen Sebilci, öğrencileriyle meşk usulü ders yapmaktadır. 50 yıl hanendelik yapan Hüseyin Sebilci’nin kendine has bir okuyuş tarzı vardır. Yılmaz, hocasının sahip olduğu bu birikimden 21 sene faydalanır (01:49:27). Yıllarca müezzinlik yapan Yılmaz, ezanın aşkla okunması gerektiğini kaydetmemektedir. Namaza davet kastıyla okunan ezan samimi olursa cemaat üzerinde bıraktığı etki de aynı samimiyette olacaktır. Hocasından meşk ettiği okuyuşun Külhani tabir edildiğini kaydeder. Tekke tavrına yakınlığından dolayı bu isim kullanılmaktadır. Bu tarz, daha çok zikir halkalarında coşkuyu artırmak için tercih edilmektedir (01:53:08). Hüseyin Sebilci’nin halife kabul ettiği son öğrencisi Celal Yılmaz olur. Bu eğitimin arz talep işi olduğunu söyler. Hocanın emek vermesi için talebesinin yeterince istekli olduğunu görmesi gerekmektedir. Yılmaz, kendisine gelen öğrencilerin kısa sürede karşılık almak istediklerinden yakınır (01:54:30). Mevlit-i Şerif okumanın bir tavır meselesi olduğunu söyler. Her menkıbenin kendine has bir tavrı vardır (01:54:50). İsmi ve okuyuşu günümüze kadar ulaşan en mühim mevlithanın Hafız Kemal olduğunu söyler. Ezan konusunda tanıdığı en yetkin isimse Valide Cami müezzini Celal Efendi’dir. Onların Osmanlı’dan Cumhuriyet’e taşıdığı geleneği Esat Gerede, Mecid Sesigür, Kani Karaca, Zeki Altun gibi isimler devam ettirir. Bir sonraki halkada yer alan isimler arasında Aziz Gerede, Yusuf Gebzeli, İsmail Biçer ve Celal Yılmaz yer alır (01:56:17). Her bölgenin kendine has bir Kur’an-ı Kerim tilavet tarzı vardır. Yılmaz, İstanbul’da 3 ayrı tavır olduğunun altını çizer. İstanbul tavrı, Üsküdar, Eyüp ve Aksaray Valide Sultan Cami tavırlarının birleşmesinden ortaya çıkar. Üsküdar tavrının temsilcisi olarak Arap Süleyman ismini verir. Eyüp tavrı, musiki cemiyeti aracılığıyla devam eder. Aksaray tavrını ise Cemal Hoca temsil eder. Bu isimlerden sonra kıraati güzel isimler yetişse de İstanbul tavrının devam etmediğini söyler (01:58:10). Günümüzde musiki üslubu pop akımlardan ve Arap müziğinden etkilenmektedir. Yılmaz bu ilişkinin İstanbul tavrı kıraati de etkilediğini ifade eder (01:58:30). Eyüp Cami eski imamı Hafız Ahmet Aslanlar bugün İstanbul ağızını devam ettiren isimlerdendir. Abdurrahman Gürses’in Arap etkisinde olduğunu dile getiren Yılmaz, Hasan Akkuş’un İstanbul tavrının iyi örneklerinden biri olduğunu kaydeder. Üsküdar Selimiye Cami imamı Tahsin Efendi, eski Şehzade Cami görevlisi Necati Efendi, Ağa Cami imamı Rahmi Efendi ve Üsküdarlı Ali Efendi’yi kıraatleriyle İstanbul’u temsil eden en yetkin isimler arasında sayar. Ali Efendi hicazkar, kürdili hicazkar, karcığar makamları arasında dolaşan özel bir okuyuşa sahiptir. Şimdiki karilerin bağırdığını söyleyen Yılmaz, saydığı isimlerinse sanat icra ettikleri kanaatindedir (01:59:47). Yılmaz, selatin camilerde görev yapan imam ve müezzinlere ezan okuma dersi de verir. Müezzinlere ilk olarak ezan okumadan önce Peygamber Efendimiz’den, Ebubekir ve Bilal-i Habeşi hazretlerinden destur almaları gerektiği uyarısında bulunur. Onlardan destur alınarak okunan ezanın farklı olacağını düşünmektedir. 5 vakit ezanın ayrı makamları vardır. Ezanlar, selatin camilerde sabah ezanından itibaren saba, rast, hicaz, segah ve uşşak makamlarında okunmaktadır. (02:01:15) Selatin camilerde namazdan sonra cenaze kaldırılacaksa makam değişmektedir. Kasımpaşa Cami Kebir’de cenaze ezanı acemaşiran makamındadır. Fatih Cami’nde ise Hüseyni makamı tercih edilir. (02:01:47) Yılmaz, teravihte de 5 selamın 5 ayrı makamda kıldırıldığını hatırlatır. Bu uygulamalarla birlikte bir kültürün ortadan kalktığını düşünmektedir (02:03:45).tr_TR
Bilim ve Sanat Vakfı (BİSAV)tr_TR
İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA)tr_TR
02:04:00tr_TR
audio/x-mpegtr_TR
audio/x-wavtr_TR
turtr_TR
info:eu-repo/semantics/openAccesstr_TR
Beylerbeyi (Üsküdar, İstanbul, Türkiye)tr_TR
Rahmi Efenditr_TR
Kuru Fasulyeci Ali Efenditr_TR
Saray Sinemasıtr_TR
Abdullah Ağa Mahallesitr_TR
Boğaziçi Köprüsütr_TR
Kıraç, Sunatr_TR
Dümbüllü, İsmailtr_TR
Kulaksız (Beyoğlu, İstanbul, Türkiye)tr_TR
Azınlıklartr_TR
Ermenilertr_TR
Eminönü (Fatih, İstanbul, Türkiye)tr_TR
Menderes, Adnantr_TR
Sosyal Yaşamtr_TR
Türk Müziğitr_TR
Dini Eğitimtr_TR
Celal Yılmaz ile sözlü tarih görüşmesi 2. bölümtr_TR
Görüşmetr_TR
1941, Bolu; T.C.; Erkek; Müezzin, Mersiyehan, Mesnevihantr_TR
Türkiye, İstanbul, Beyoğlu, Kasımpaşatr_TR
ENBYYV8heagtr_TR


Bu öğenin dosyaları:

DosyalarBoyutBiçimGöster

Bu öğe ile ilişkili dosya yok.

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster